Kırmızı Azap

24 Eylül 2015 Perşembe

| | |






   



                    Biz kitap sevenler gerçekten kitaplarımızı bir başka severiz. Her kitapsever kendince izler bırakır okuduğu kitaplara. Ben de kitaplarımı alır almaz kitabın adının yazılı olduğu iç  sayfaya aldığım tarihi atar ve nereden aldığımı yazarım. Bir de artık bir mühürüm var Özlem'in Kitabı yazıyor. Onu  basıyorum tarih attığım sayfaya. Kırmızı Azap'ı 14.10.2014'te almışım. Peki neden bu zamana kadar okumadım?Nerede okudum hatırlamıyorum ama Aziz Bey Hadisesi , Taş Kağıt Makas ve sonra Kırmızı Azap okunmalı diyordu yazı. Öykülerinin bütünlüğü açısından bu sıra izlenmeli diyordu. Aziz Bey Hadisesi'ni  okudum. Ancak bir önceki blog yazımda anlattığım gibi Taş Kağıt Makas'ı  bir türlü bulamadığım için Kırmızı Azap'ı  erteledim durdum. Şimdi nihayet Taş Kağıt Makas  okunduğuna göre gönül rahatlığıyla okuyabilirdim  Kırmızı Azap'ı . 

Kırmızı Azap yine öykülerin toplandığı bir kitap. 
Kadın Hikayeleri Yüzünden 
 Soğuk Geçen  Bir Kış 
 Kar  Yolcusu 
Mikail'in Kalbi Durdu 
Kırmızı Azap 
Kaybetme Korkusu 
 Taş Kağıt Makas 
Fehime 
Yük ,  bu kitaptaki öyküler. 
           Aslında ben bunca zaman boşuna beklemişim okumak için Kırmızı Azap'ı. Eğer  Taş Kağıt Makas'ı bulamamış ve okuyamamış olsaydım bu kitabı okurken kitaptaki tüm öyküleri okumuş olacaktım.Kaybetme Korkusu , Taş Kağıt Makas ,Fehime , Suzan Defter , Taş Kağıt Makas'taki öyküler. Bunca şeyi Şundan anlattım size. Siz de benim gibi illa Taş Kağıt Makas bulacağım diye uğraşmayın. Kırmızı Azap ve tek başına Suzan Defter aradaki açığı kapatıyor. 

         Şimdi gelelim ilk öykümüze, Kadın Hikayeleri Yüzünden, adından da belli olduğu üzere dinlediği kadın hikayeleri yüzünden kendisinin de bir kadın hikayesi olması gerektiğini düşünen ve sırf bu yüzden saçma sapan işler yapan ve sonunda bu aptallığının bedelini çok ağır ödeyen bir adamın öyküsü. Okurken çok kızacak bazen acıyacaksınız ona. 
       İkinci öykümüz ,Soğuk Geçen Bir Kış. Eski, bitmiş tükenmiş kocaman bir evde çok üşürken buluyoruz Semavi Bey'i.  Hem soğuktan üşüyor hem yalnızlıktan. Önce anlattıklarına bakarak fakir beş parasız bir düşkün sanıyoruz  onu , ama sonra zamanında variyetli ancak çok despot bir babanın tek oğlu olduğunu öğreniyoruz ve merak ediyoruz şimdiki durumuna nasıl geldiğini. Bir şey daha çok merak ediyoruz. Semavi Bey ateşe bakamıyor ve bu yüzden soba bile yakamadığı için bu koca evde her kış soğuk bir yandan yalnızlık bir yandan günden güne eriyor. Meraklanıyoruz ateşten neden bu kadar korkuyor diye. Satır aralarında ipuçları arıyoruz. Buluyoruz da kondurmak istemiyoruz. Öyle gerçek bir anlatımı var ki öykünün Semavi Bey üşürken biz de üşüyoruz o ısınırken biz de ısınıyoruz. Ve nihayet bir göbek taşında geçmişiyle yüzleşiyor gibi olan biteni anlatıyor bize Semavi  Bey ve o an işte hüzünleniyoruz ve öyküye de Semavi Bey'e de veda ediyoruz.Yalnızlığın çok güzel anlatıldığı nefis bir öykü. 

     Sıkı durun üçüncü öykümüz Kar Yolcusu sizi bir hayli üşütecek. Dağların ortasında kuş uçmaz kervan geçmez bir mecrada kışın tüm ağırlığı ile kendini hissettirdiği günlerde yalnız hem de ölesiye yalnız bir adam çıkıyor karşımıza Eşber... Eşber tren raylarının makaslarını değiştiren bir makas görevlisi. Her sabah kalkıp gittiği bir makas kulübesi ve gece döndüğü bir lojmanı var. Etrafındaki kör edici beyazlık onu delirtmek üzereyken trenden atlayarak ölümden kurtulan Fidan girer bir gün hayatına mavi paltosuyla. Fidan kaçmaktadır. Peşinde kötü adamlar vardır. Bir süre Eşber'in yanında saklanması gerektiğine karar verir. Dağların arasında , karlar  altında bir evde yalnız mutsuz bir adam ve ölümden kaçan bir kadın. Neler olacak sonra okuyun ve öğrenin. Hep diyorum ya ben kitap özeti yazan bir blogger değilim. Benim amacım ne okuyacağım diyenlere fikir vermek, merak etmelerini ve okumalarını sağlamak. Eşber ve Fidan'ı merak edenler bu kitabı alıp okusunlar istiyorum. 




         Dördüncü öykümüz, Mikail'in Kalbi Durdu... Bir kadın iki adam hikayesi bu. Kadın adamlardan birini sever , diğerini silmiştir. Silinen adam kadına tutkun. Sevilen adamın umrunda bile değil oysa kadın. O rahat edeceği bir evde beleşe yaşamanın derdinde. Silinen adam kadının kapısına dayanıyor , kadın kapıyı açmıyor. Sevilen adam kapıyı çalan kim diye bakınca camdan silinen adamla göz göze geliyor. Silinen adam sevilen adama kızgın , ondan dolayı silindiğini sanıyor. Düşman belliyor onu , takip ediyor , korkutmaya çalışıyor. Ancak silinen adam bir şanssız blr bahtsız , yaptığı her hamle kendini küçük düşürmekten başka blr işe yaramıyor. Oysa sevilen adam,silinen adam onu tam kalbinden bıçaklasın ve bu anlamsız hayattan kurtarsın istiyor... Bi dakika ya !!! Bu nasıl bir anlatım , bu ne gizem. Bu kadın kim ? Kim bu adamlar? Mikail hangisi ? Mikail'in kalbi neden duruyor ? Eee zaten bundan önceki öykü yorumlarımı okurken çok merak ettiniz ve okumaya karar verdiniz ya az önce bu kitabı. Iste bu öykünün gizemini de okurken çözeceksiniz zaten di mi ? 😉 Ne fenayım ben yaaaa 😊 Valla hepsi siz okuyun diye.

             Kırmızı Azap sıradaki öykümüz...Bu güne kadar okuduğum en ilginç öykü diyebilirim size rahatlıkla.Çünkü öykümüzün kahramanları henüz yazılmamış bir öykünün yazarın kafasında şekillendirmeye çalıştığı hayal ürünü tipler.Yazar kafasında üç karakter canlandırıyor.Noter , delikanlı ve bize  bu öyküyü anlatan kız.Bir de Eskici var yazarın kafasında yaşayan, henüz hiç bir öyküyle canlanamayan enteresan bir tip o da. Yazarın kafasında canlandırdığı tipler dünyasında oldukça saygın, sözü geçen sevilen ,sayılan biri...Hiç tahmin eder misiniz bu garip dünyada da karakterler arasında çekişmeler,rekabetler yaşanıyo olabileceğini.Öykünün ana karakteri olmak adına yapılan yanaşmalar, yalakalıklar  olduğunu. Kurgusu ve karakterleri açısından acayip enteresan ayrıca finali ile de şaşırtan nefis bir öykü Kırmızı Azap...

           Sonraki üç öykü Taş Kağıt Makas kitabında da olduğu için onları burada bir kez daha anlatmayıp sizi oraya ışınlayacağım. Hazırsanız ışınlanmak için tıklayınız...

          Yük, kitabımızın son öyküsü. Cumhuriyet tarihinin en kanlı sayfalarından biri ile ilgili belgesel yapan iki belgesel yapımcısı, bu katliamda büyük rol oynayan babası ile ilgili sorular sormak için Neyyire Hanım'dan randevu alırlar. Randevuyu Neyyire Hanım'ın kızı Serap Hanım'dan alırlar ve elbette randevuyu alırken dedesinin  şeref madalyası almış canını vatanı uğruna harcamış bir vatansever olduğunu vurgulayacak bir belgesel yapmak niyetinde olduklarını söylerler. Oysa durum çok farklıdır. Bu katliamın fotoğraf kanatları vardır ellerinde. Neyyire  Hanım'ı bu konuda konuşturmaktır niyetleri. Direk konuya girmez ve eskilerden aile hayatlarından sorular sorarak ortamı yumuşatmaya çalışırlar.  Sohbet şahane  gitmektedir ta ki  Neyyire Hanım'a annesini sorana kadar.  Nehire Hanım yıllarca herkesten saklanan, kızının bile bilmediği bir sırrı rahatça söyler ne olursa olsun  edası ile çünkü yıllardır içinde sakladığı bu sır omuzlarında yük olmuştur. Bu yükü indirip omuzlarından bağırır"Artık ölebilirim." Sır ne mi? Okuyunca öğreneceksiniz ya... 😉😊


 Ben Ayfer Tunç kitaplarından okumaya devam ediyorum...Sıradaki kitabım neymiş acaba :) takipte kalın birlikte okuyalım...Sevgilerle ,kitap dolu günleriniz olsun ...



0 yorum:

Yorum Gönder