Cevizli Tarçınlı Tereyağlı Kurabiye...

30 Ağustos 2014 Cumartesi

| | | 0 yorum
 
 
            Tatilimizin son günleri. Ailecek evdeyiz. Evde olmayı seviyorum. Kızımla evimizin erkeklerine güzel bir sürpriz yapalım dedik. Annemden aldığım nefis bir kurabiye tarifimiz vardı. Seviyorum evde hamur işi yapmayı. Pişerken evi saran o mis kokuyu. Huzurun kokusunu...
            
           Hem demiştim ya biz kitap okuyanlar, okurken minik atıştırmalıkları da severiz...Yanına bi de çay demleriz. Alırız elimize kitabımızı. Sonra çıkarız keyifli yolculuklara...

           İster çocuklarınıza, ister sevdiklerinize, isterseniz sadece ama sadece kendinize...Hadi üşenmeyin , hemen kalkın yapın. Az malzeme ve kolay yapımı ile şipşak bir kurabiye. Kokusuna ve tadına bayılacaksınız. Garanti veriyorum.

Cevizli Tarçınlı Tereyağlı Kurabiye

Malzemeler:

  • 250 gr tereyağ (yumuşak)
  • 3 yumurta sarısı ( aklarını üstü için ayırın)
  • 8 yemek kaşığı şeker ( Bunu arzuya göre azaltabilirsiniz. Ben kuzular seviyor diye bol şekerli yaptım) 
  • 3,5 su bardağı un
  • 1 paket vanilya
  • 1 paket kabartma tozu
  • Dövülmüş ceviz içi
  • Tarçın


Yapılışı :

      Yağ, şeker, yumurta sarısı ve vanilyayı bir kabın içine alıp elinizle karıştırmaya başlayın. Daha sonra unu ve kabartma tozunu  ekleyip kulak memesi kıvamında bir  hamur elde edin.Ceviz ve tarçını bu aşamada da ekleyebilirsiniz isterseniz ama ben hamuru ikiye ayırdım. Hamurumun yarısına ceviz içi ekledim. yarısına eklemedim. Daha sonra cevizden biraz daha büyük parçalara ayırıp yuvarladım.Hamuru cevizli kurabiyeleri önce yumurta akına sonra tarçına batırdım ve yağlı kağıt serdiğim fırın tepsime dizdim. Sade kalan hamurumu ise yine aynı şekli verdikten sonra önce yumurta akına sonra dövülmüş cevize batırıp dizdim tepsiye. Burda ceviz yerine fındık ya da belki damla çikolata da kullanılabilir. Değişik malzemelerle çeşitlendirmek size kalmış...


      Önceden 150 dercede ısıtılmış fırında üzeri kızarıp heryeri o muhteşem koku sarana kadar pişirdim.İşte hepsi bu...Şimdiden afiyet olsun...

 
 
 
 
 

Yaz...

29 Ağustos 2014 Cuma

| | | 4 yorum
                     Okuma gruplarımdan biri olan Kitap Ağacı ile Ağustos ayı okumamızdı Yaz. Kürşat Başar'ın 11 yıl aradan sonra yazdığı yeni romanı. Daha önce hiç Kürşat Başar okumamıştım. Başucumda Müzik adlı kitabından çokça söz edildiğini ve şiddetle tavsiye edildiğini duymuştum. Ama hep söylüyorum ya okunacak çok kitap , çok yazar var ama okuyacak vakit (benim gibi çalışan bir ikiz annesi olunca hele ) az. Yetişemiyor insan ...

                Yaz'da tutkulu bir aşk var herseyden önce. Akıcı dili ve yalın anlatımı ile kolay okunacak bir yaz kitabı idi bana kalırsa. Hayata kayıplarla başlayan Murat ninesi ve babası ile birlikte Kıbrıs'ta , Kıbrıs'ın kaynadığı , Rumlarla Türklerin savaş halinde olduğu yıllarda yaşayan bir çocuk. Günümüzden geçmişe dönüşler yaparak anlatıyor hikayesini.

               Yaşadıkları bir olay nedeni ile ninesi ile birlikte İstanbul'a gelmek zorunda olan Murat zaten içine kapanık bir çocukken , hayatını evden neredeyse hiç çıkmayan kitaplarıyla başbaşa yaşayan bir adam olan amcasının yanında yaşamaya başlıyor. Yaşadıkları semt İstanbul'da o zamanlarda yazlık olarak kullanılan semtlerden biri. Kitabın semti anlattığı bölümleri çok keyif verdi bana bunu da parantez içinde belirteyim. Murat bir gün O'nu görüyor ve yaz geliyor.


           Bu tutkulu aşkı, belki ziyan olmuş hayatları ve sarsıcı hayat hikayelerini siz okuyun , ben daha fazla anlatmayayım.


           Bana göre kitapta eksik kalan bir nokta var. Beklentim o yönde olduğu için böyle hissettim belki de ... Kıbrıs'ta yaşananlara biraz daha fazla yer verilse imiş. Biraz daha detaylandırılsa imiş çok daha güzel olurmuş diye düşünüyorum. Belki de son zamanlarda okuduğum kitaplarda asıl konunun arka fonunda dönemin siyasal yapısı ve halkların yaşadıkları da anlatıldığı ve benim bunları okurken aldığım keyfi keşfetmemle alakalı idi bu beklenti.
           Sonuç olarak keyifle okunacak bir kitap. Sürprizlere hazır olun ve vakit kaybetmeden okuyun diyorum.
 
                                     Yazarımız ile ilgili daha çok şey bilmek isterseniz... 

Semerkant

22 Ağustos 2014 Cuma

| | | 0 yorum






                Kitap kardeşlerimle Ağustos ayında okumak için Amin Maloof /Semerkant seçilmişti. Benim kütüphanemde vardı zaten. Üniversite yıllarımda okumaya başlamış ama sonlandıramamıştım nedense ya da okuyup bitirmişsem bile hatırlamıyorum. Benim için öyle keyifli bir yolculuk oldu ki. Çok öğretici bir okuma idi Okurken hem şaşırdım , hem sevindim. Şaşırdım çünkü Semerkant'ta bahsedilen Hasan Sabbah'ın Alamut'taki Hasan Sabbah olduğu aklımın ucundan geçmemişti. Sevindim çünkü daha önce Alamut'u okurken Hasan Sabbah'ın kaleyi nasıl aldığını çok merak etmiştim.Böylece güzel bir süpriz ile öğrenmiş oldum.



           Semerkant öyle bir kitaptı ki benim için daha önce okuduğum bir çok kitapta ilgimi çeken ancak tembellik edip araştırmadığım mevzuları bana bir bir anlattı. Mesela Bin Muhteşem Güneş'te Tebriz'in Taliban tarafından Rus işgalinden kurtarıldığı gün halkın nasıl düğün bayram ettiğini okumuş ve bu Rus işgali nasıl olmuş diye merak etmiştim. Bu anlattıklarım bahsettiğim kitapları okumamış olanlar için pek birşey ifade etmeyecek ama ne yapayım bendeki izleri böyle kitabın.




 
 
          İki büyük aşk var kitapta. Farklı yüzyıllarda benzer şekilde yaşanmış. Bolca entrika , cinayet , tuzaklar ,kuyu kazmalar vs vs. Kitabın ilk bölümlerinde Ömer Hayyam'ın Rubaiyat'ının nasıl yazıldığını öğreniyoruz.Hayyam'ın kendi dilinden. Sonra araştırmacı,maceracı  Benjamin Omer   bu elyazmasının izini sürerken yaşadıklarını anlatıyor bize. Tarih seviyorsanız mutlaka okumalısınız. İran tarihi üzerine yazılmış keyifli kitaplardan biri bana kalırsa. Bu vesile ile kitapkardeşlerime (www.kitapkardeşligi.com) teşekkur ederim.


       Yazarımız hakkında bilgi edinmek isterseniz ...



kaynak wikipedia
                    

http://tr.wikipedia.org/wiki/Amin_Maalouf


Bir Dönem İki Kadın / Birbirimizin Aynasında

12 Ağustos 2014 Salı

| | | 2 yorum
             Bu yaz umduğumdan daha yoğun ve hareketli geçiyor. Yazın bol bol okurum , diyordum ama olmadı. Tek bacaklı kaplumbağa hızında okuyorum bu ara. Elime aldığım kitaplar uzadı da uzadı. Bunlardan biri de Bir Dönem İki Kadın/Birbirimizin Aynasında.
 
             Oya Baydar ve Melek Ulagay karşılıklı oturmuşlar sohbet ediyorlar.Dünyanın ve Türkiye'nin 40'lı yıllarından günümüze aldığı yolu anlatıyorlar bize.Gençliklerini, aşklarını, umutlarını, devrimci mücadeleyi ,sol örgütleri, grevleri, mülteciliği, sürgünleri, kaçakları, göz altıları , hapishaneleri, işkenceleri, yakılan kitapları, öldürülen insanları, sevdikleri insanları kaybetmenin acısını...

               Aralarda sohbeti keserek minik öyküler şeklinde yaşadıklarını anlatıyorlar  ki bu bölümler gerçekten çok keyifli. Melek Ulagay'ın İstanbul'dan Filistin kamplarına yolculuğu , Oya Baydar'ın Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu'nda yaşadıkları.
               Çok şey öğrendim bu kitaptan. Bundan önce okuduğum Oya Baydar kitabı Sıcak Külleri Kaldı'da anlatılan birçok şeyi Oya Baydar'ın kendi hayatından aldığını öğrendim mesela. Melek Ulagay'ı tanıdım bu kitap sayesinde ve okudukça hayatını, gözlerim fal taşı gibi açıldı , inanamadım. Çok zengin bir ailenin lüks içinde yaşayan kızı iken gönül verdiği dava için nasıl her şeyi bırakıp gittiğini ve nelere katlandığını okuyunca siz de çok şaşıracaksınız.
              Biraz bakındım neler yazılmış Melek Ulagay ile ilgili. İşte bulduklarım.Sizin için derledim.
 
 
 
 
 
 
         Bakın Oya Baydar ve Melek Ulagay kitap ile ilgili neler söylemişler. Bu röportaj bile çok ama çok keyifli.
 

“İki tuzu kuru kadın oturmuş dönek dönek konuşuyorlar’ diyecekler”

Oya Baydar ve Melek Ulagay, kitapları “Bir Dönem İki Kadın”da ‘68 dönemini anlatıyorlar. Oya Baydar: “Bir sürü insan bu kitaba kızacak, ‘İki tuzu kuru kadın oturmuşlar, dönek dönek konuşuyorlar’ diyecekler. Ama biraz da ‘Bakın bütün bunlar böyleydi, bunlardan süzülerek buralara geldik’ deneyimi de var”

 Kaynak : miiliyet.comFotoğraf: GÜLŞAH İLÇE

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
        Bu arada okuduğum bazı kitaplar beni başka kitapları okumaya özendirir.Hakan Günday/ Az'dan sonra heveslendim mesela  Oğuz Atay/Tutunamayanlar'a. Bu kitap ise, Sevgi Soysal / Yıldırım Bölge Kadınlar  Koğuşu'na götürecek beni...
 
 
 
 
          İki  güzel insanın söyleşisinden ortaya çıkan, okuması çooook keyifli  bu kitabı mutlaka okumalısınız diyorum.