Bana kendisi gelen kitaplara bayılıyorum. Geçtiğimiz günlerde çocuklarıma internetten kitap siparişi verdim. Ancak üzerinden bir iki hafta geçmesine rağmen , siparişim bana ulaşmadı. Yayınevini arayınca, çok kibar bir şekilde siparişi atladıklarını , hemen yarın elimde olacak şekilde kargomu yollayacaklarını söylediler. Ertesi gün bana gelen kargoda , çocuklarım için istediğim kitabın yanına ,benim için de bir roman ekleyerek, hem kendilerini affettirdiler hem de beni çok mutlu ettiler. (Bu vesile ile Pan Yayınevine teşekkürlerimi de sunmak isterim parantez içinde de olsa.)
İncecik, çelimsiz bir kitaptı benim için seçilen ,üstelik adı da oldukça kasvetliydi ama madem düşünülmüş ve hoşluk olsun diye yollanmış, hemen okumalıyım dedim. Zaten başlamamla bitirmem de bir oldu. Kitabın kapağını açınca " zorunlu bir açıklama " yazısı çıktı karşıma. Ve bu zorunlu açıklamayı okur okumaz büyük bir merakla bağlandım kitaba. Kitabımızın kahramanı Celal Bey'in, gerçekten yaşamış bir ada sakini olması değildi tabi ki sadece merakımı arttıran. Celal Bey'in sıra dışı yaşam biçimi ziyadesiyle ilgimi çekti ve onunla tanışmak için koşar adım çevirdim sayfaları. Ben merak içinde Celal Bey'e koşarken bu kez de Murat Birsel'in Ferruh Bey'e yazdığı bir mektup çıktı karşıma. Ve kitap daha da keyifli hale geldi. Ve nihayet Celal Bey'le tanışma vakti. Dondurucu soğuğun esir aldığı, sessiz sakin Heybeliada. Bir vapur iskelesinde, meraklı gözlerden saklanarak vapura binmeye çalışan, dadısının eski paltosuna sığınmış, hırpani bir adam çıktı karşıma. Bundan sonraki birkaç sayfayı acıma ve merak karışımı duygularla okudum. Celal Bey'i verdiği kararla bırakıp adadaki çinko evinde, taaa en başa Celal Bey'in doğduğu güne döndüm bir sayfa daha çevirip.
Eski vali muavini, sonra büyük iş adamı Fahri Bey'in oğlu Celal... İki oğlan çocuğundan sonra kız olacak diye ümit edilen ve erkek olarak hayata gözlerini açtığında, başta babası olmak üzere herkesi büyük hayal kırıklığına uğratan Celal... Babasının "Hayır!!! Yine oğlan olamaz, olamaz!!!" nidaları arasında halasının bulduğu parlak fikir ile Celile'ye dönüştürülen Celal... İlkokula başlayıncaya kadar saçları uzatılan, pembe elbiseler giydirilip, bebekleriyle evcilik oynayan, hatta annesine özenerek minik memesiyle bebeklerini emziren, kız çocuğu gibi davranması için tembihlenen, kız olmaya zorlanan ama içinde farkında olmasa da bir erkek büyüten Celal... Evdeki diğer kadınlarda olmadığını fark ettiği fazlalıklarına bir anlam veremeyen, anlam vermeye başladığında da bu fazlalıkların onun için gerçekten sadece fazlalık olduğunu anlayan ve geri kalan tüm yaşamı boyunca bu yükün ağırlığı altında ezilen Celal... Kısacası bir kız evlat sahibi olmak uğruna ailesi tarafından göz göre göre harcanan, hayatı ziyan olmuş Celal...
Celal Bey'le tanıştık işte. Şimdi biliyorum ki buraya kadar anlattıklarımdan, en başta Celal Bey'i verdiği kararla baş başa bıraktığımız ana kadar yaşananları çok merak ediyorsunuz. Bu hazin yaşam öyküsü, ki gerçek bir yaşam öyküsü olduğunu en başta söyledim, seksen iki sayfada anlatılmış bize. Çok susayıp, kafamıza diktiğimiz koca bir bardak su gibi bir dikişte okunan bir kitap Beethoven'li Ölüm. Beethoven ve Celal Bey arasındaki ilişkiyi okumayı da size bırakıyorum. Zaten onu da anlatırsam neredeyse her şeyi kitabı okumadan benden öğrenmiş olacaksınız. Ben tesadüfen okudum bu kitabı ama siz bile isteye alın ve okuyun mutlaka.
KRİTON DİNÇMEN |
Bu arada ilk kez okuduğum Kriton Dinçmen'in yalın anlatımını da çok sevdiğimi eklemek isterim. "Kriton Dinçmen aslında kendimizde sakladıklarımıza ışık tutan bir ayna. Hazırlıksız olana rahatsız edici gelebiliyor." demiş Murat Birsel. Kimdir Kriton Dinçmen hadi birlikte bakalım.
Bir de kitapta bahsi sıklıkla geçen Beethoven besteleri var ki , kitabı okurken önce meraktan sonra beğeniden dinlendi kendileri. Onlara ulaşabileceğiniz linkler de vereyim size. Bu da müessemizin ikramı gibi olsun. Sizin için araştırdım efendim, kitapkurduikizannesi gururla sunar 😃
Symphony No. 3: THE 'EROICA
Senfoni No. 5, Do minör, “Kader”, Op. 67
Symphony No. 9 ~ Beethoven