Fi

4 Mart 2015 Çarşamba

| | |






          Okudukça büyür insan derler ya , nasıl da doğru. Okuma gruplarımdan biri olan Kitap Ağacı'nın yılbaşı çekilişinde gencecik, su gibi bir lise öğrencisi kitap kurdu denk geldi bana. Bayılıyorum okuyan gençliğe. Bana Azra Kohen'in Fi Kitabı'nı yolladı yılbaşı hediyesi olarak. Bir kez de buradan teşekkür ediyorum Hacer kardeşime. Elimde Kemal Tahir Esir Şehir üçlemesi olduğu için ancak sıra geldi Fi'ye.

        Kitap çok naif bir dille yazılmış teşekkür yazısı ile başlıyor. İnsanın hayatında yaptığı işe saygı duyan ve inanan yakınlarının olması ne hoş. Sonra bu kitabın herkes için değil , asıl değerli olanın bizim için önemsizleştirilmeye çalışıldığını fark etmeye hazır herkes için yazıldığını öğreniyoruz. Ve bu hazır olma hali  yanında özel hissetmişlik ile de başlıyoruz okumaya ...

       Önce kısaca kim kimdir çıkıyor karşımıza. Ada, Ali, Bilge, Can Manay, Deniz, Doğru, Duru, Eti , Göksel ,Kaya, Özge ve Sadık alfabetik sırada bir kaç kelime ile tanıtılıyor bize. Sayfaları çevirdikçe başta Can Manay olmak üzere her bir karakteri daha yakından tanımaya başlıyoruz. Kimini çok severken , kimilerini merak ediyoruz.

    Kitapta Can Manay ve Duru ön planda tutulmuş sanki ikisinin ya da Can'ın Duru'yu elde edişinin hikayesi gibi ama şunu söylemem lazım ki ben kitabı Bilge için okudum. Bilge'ye bayıldım. Onun mücadeleci ruhuna, o sarsak hallerine rağmen içindeki güce. Otistik abisi Doğru'ya hem anne hem baba oluşuna. Of yine bodozlama daldım anlatmaya ama elimde değil. Bilge karakteri beni çok etkiledi. Fi'nin devamı Çi'de ya da henüz çıkmamış olsa da artık yüzlerce kişiyle birlikte benim tarafımdan da merakla beklenen Pi'de umarım Bilge ana karakter olur ve onun hikayesini okuruz.
 

    

    
 
          Şimdi gelelim olan bitene.
 
     Can Manay bir psikolog. Ama öyle sıradan bir psikolog değil. dünyayı bir pazar olarak gören ve herkesten alacağı bir şey olduğuna inanan  fi takıntısı olan bir psikolog. (Fi  kısaca :Altın oran, matematik ve sanatta, bir bütünün parçaları arasında gözlemlenen, uyum açısından en yetkin boyutları verdiği sanılan geometrik ve sayısal bir oran bağıntısıdır.Eski Mısırlılar ve Yunanlar tarafından keşfedilmiş, mimaride ve sanatta kullanılmıştır.Altın Oranın ifade edilmesi için kullanılan sembol, Fi yani Φ'dir. kaynak : www.wikipedia.org) Hastalarına müşteri , muayenehanesine ofis diyen belki de tek psikolog. Hastalarından çoğu Can Manay'ın büyüsüne kaptırmış kendisini aldıklarından çok çok fazlasını vermeyi tercih eden  kişiler. Can Manay'ın büyüsü derken öyle feci yakışıklı falan değil bu adam aksine kısa boylu çirkin ama bi şekilde acayip zengin olmayı başarmış sıradan bir adam. İşte bu Can Manay bir şekilde zengin olmuş ya paranın da gücüyle neredeyse bütün şehri parmağının ucunda döndürüyor. Özellikle de kadınları:)Tek gecelik ilişkilerini özel yaşam alanına sokmamak için kiralayacağı bir ev ararken, gezdiği bir evin yan bahçesinde bu güne kadar gördüğü en güzel şeyi görür. Duru'yu... Duru, Can Manay'ın hayatındaki tek eksik şeydir. Ya da o öyle olduğunu sanıyordur.
 
 
       Duru bana kalırsa güzelliği kitap boyunca fazla abartılmış ( evet evet kıskanmış olabilirim ;) ) bir balerin. Konservatuarda öğretim görevlisi olan müzisyen sevgilisi Deniz ile birlikte yaşıyor. Deniz karakteri de benim için kitaptaki bir diğer etkileyici karakter. Neden derseniz adam kendini müziğe adamakla kalmamış bu işi bir sosyal sorumluluk olarak görmeye de başlıyor. Zaman zaman Duru gibi bir güzelliğe sahip olmasına rağmen gözü onu bile görmüyor , o derece... :) 

    Bana sempatik gelen bir başka karakter de Özge. Grinin Elli Tonu misali başka birinin yerine ünlü , şahane , yarı Tanrı psikoloğumuz ile röportaja gidiyor. Ancak o Anastasia kadar şanslı değil. Can Manay'ın kalbini değil nefretini kazanıyor sorduğu tek  bir soru yüzünden. Ve hayatı çok mücadele etmesini gerektirecek bir hal alıyor. Özge de karşısına çıkan Sadık Bey sayesinde şah mat olmak üzereyken çok iyi yapıyor hamlesini ve "Amma dişli çıktın kız sen !"  dedirtecek bir başarı ya da belki başarısızlık öyküsü sunuyor bize.Buna okuyunca siz karar vereceksiniz.

 
 
 
        Gelelim Ada'ya. Ada Deniz'in öğrencisi ve muazzam bir müzisyen üstelik ve maalesef Deniz'e de ümitsizce aşık. Allahtan onun da karşısına Göksel çıkıyor ki Göksel zaten başlı başına yok artık dedirtecek orijinallikte bir karakter. Şöyle ki geceleri çöp toplayan bir konservatuar öğrencisi hayal edin. Burnu falan kırık çünkü sokaklarda büyümüş.
Her türlü pisliğe bulaşmış. Olmadı mı canlanmadı mı gözünüzde... O zaman hiç zorlamayın kendinizi ve sizin için sadece inanılmaz taraflarının gerçek olduğu bir hikaye yazan Azra Kohen'e teşekkür edin ve başlayın Fi'yi okumaya. Renkli , orijinal karakterlerin yanı sıra , akıcı dili ve oldukça besleyici ve bilgilendirici diyalogları ile de çok severek okuyacağınız bir kitap Fi. Şimdi ben Çi ile bu keyifli yolculuğa devam ederken siz de hemen edinin bir tane Fi ve okumaya başlayın. Çok yakında Pi çıkacak o zamana kadar ancak okursunuz Fi ve Çi'yi. Ha bu arada cennetten hiç bahsetmedim onu da çok merak edip siz okuyun artık :))))))





 




              Aslında adını hiç kullanmadan sadece akilah mahlası ile yazacakmış kitaplarını ama iyi ki de öyle yapmamış ve biz Azra Kohen'i tanıdık. Gelin şimdi biraz daha yakından tanıyalım bu mütevazi insanı.O kadar sıcakkanlı ki bir sosyal paylaşım uygulaması olan instagramda  kendisi ( @akilahficipi )  ile yaptığımız bir sohbette bana bir gün kahve içip sohbet edebileceğimizi ve bu sohbeti blogumda yazabileceğimi söyledi.Umarım gerçekleşir  bu buluşma da  ben de  kitapla ilgili kafamda biriken deli soruları sorma şansı bulur ve sonra burada sizinle paylaşırım ....



Azra Kohen Kimdir ?
 
         Akilah (Azɾa Saɾızeybek Kohen) İstanbul Üniveɾsitesi Radyo Televizyon ve Sinema ile Ottawa Üniveɾsitesi Üçüncü Dünya ÜlkeleɾineYaɾdım Ekonomisi bölümleɾinden mezunduɾ. Liverpool Üniversitesi Psikoloji bölümünde master yapmaktadır. İyi deɾecede İngilizce ve İtalyanca konuşan Azɾa Saɾızeybek Kohen, biɾ çocuk annesidiɾ. Oɾganik taɾıma, evɾenin matematiğine ve biɾ Yaɾatıcı olduğuna inanıɾ. Hiçbiɾ politik göɾüşü yoktuɾ.

         Dünyɑdɑki en büyük problemin ne eğitim, ne işsizlik, ne de pɑrɑsızlık olmɑdığını bilir; onɑ göre en büyük problem ɑnnelerdir. Çocuklɑrınɑ kimlik bilinci yüklemeyerek bireyselliğe erken yɑştɑ uyɑnmɑlɑrını engelleyen ɑnneler yüzünden dünyɑnın bugün bu kɑrmɑşɑdɑ olduğunu düşünür.  Bir bireyin bile doğru dɑvrɑnɑrɑk dünyɑyı değiştirebileceğine ve hɑkiki insɑn olmɑk için her ɑn evrimleşebildiğimize inɑnır. Emektɑr bir cɑnseverdir.
kaynak: milliyet


         Sizleri Ada'nın evinden yayılan ve Göksel'in aklını  başından alan şahane notalarla  baş başa bırakıyorum......Mutlaka dinleyin günün hangi saatinde olursanız olun iyi geliyor.


 

 

1 yorum:

EMİNE ÖZTÜRK dedi ki...

Akıcı diliyle hızla okunan, karakterleriyle merak ettiren, bir kitap olmuş... keyifle okudum ben de..

Yorum Gönder